Bazen yapmak istediklerimizi yapmak oldukça zordur. Bu durumdaki bazen, ne yazık ki bazılarımız için çoğu zaman ile yer değiştirmiş olabilir. Peki ama böyle durumlarda bizi engelleyen şey ne? Yapmak istediklerimizi bildiğimiz hâlde onlara karşı adım atma konusunda bizi ne durduruyor. Cevabı: kertenkele beyin.
Merhaba amigdala
“Lizard brain” olarak da bilinen kertenkele beyne aslında bize dikkatli olmamızı, konfor alanımızdan çıkmamamızı ve atılgan olmamızı elinden geldiğince telkin eden zihnimizdeki ses de diyebiliriz. En kısa tanımlamayla kertenkele beyin, limbik sistemin duyguları işlemekten sorumlu bölümü olan serebral amigdalanın bir metaforu.
Beynin en ilkel kısmı olarak da adlandırılan amigdalayı herhangi bir tehlike meydana geldiğinde bizi uyaran içgüdülerin içerisinde kaynadığı bir kazana benzetebiliriz. Beynin temporal lobunda yer alan bir nöron grubu olan serebral amigdala ya da amigdaloid kompleksi, her ne kadar bilim insanları tarafından ilkel olarak etiketlenmiş olsa da aslında çok önemli bir işleve sahip: Amigdala sayesinde korku üzerinde hakimiyet sağlayabilir ve belirli uyaranlar karşısında onlardan kaçarak ya da onlarla savaşarak onlara yanıt verebiliriz. Amigdala olmasaydı uyaranlara karşı agresif tepkiler verebilir ya da uyaranlardan hiç korkmayabilirdik ki bu da bizim hayatta kalmamızı büyük ölçüde riske atan bir durum olurdu.
Kertenkele beyin; değişim, başarı ve riskten nefret eder. Çünkü bu üçü, hayatımıza farklı şekilde yön verecek birer uyarandır ve uyaranlarla karşılaşmak, kertenkele beynin istemeyeceği bi şeydir. Konuyla alakalı çalışmaları bulunan ünlü yazar Seth Godin de kertenkele beyinden şu şekilde bahseder:
Korkmanızın, icraatınızı geliştirmemenizin ve yapabildiğiniz hâlde bir şeyler üretememenizin nedeni kertenkele beyindir. O, direnişin kaynağıdır.
Dost musun, düşman mı?
Konu hayatta kalmak olduğu için amigdala, olayları ve insanları yargılamayı da çok güzel başarır. Kertenkele o kadar tetiktedir ki ilk kez gördüğümüz kişileri, ilk kez duyduğumuz ya da karşılaştığımız olayları biz farkında olmadan yargılamaya başlayarak algılarımızla oynar.
Belli bir evrim düzeyiyle modern yaşama uyum sağlamayı başarmış olsa da amigdalanın yaptığı şeyden ziyade tehlike olarak algıladığı uyaran türleri değişmiştir. Kendisine ilkel dendiğinden bahsetmiştim. Eski zamanlarda insan hayatını tehlikeye sokan durumlar daha çok avlanma ya da gece saldırabilecek olası yabancı canlılarla sınırlıydı. Ancak modernleşmeyle birlikte bu durumlar da yerini daha modernlerine bırakmış oldu. Böylece amigdalanın hayati tehlike olarak sınıflandırdığı etkenler de değişti. Artık onun için muhataralı olan durumlar bizi geçmişte korkutan, bizde hayal kırıklığı ve travma yaratan olaylardan ibaret.
Diyelim ki daha önce birine ondan hoşlandığınızı söylediniz ancak olumsuz bir yanıt aldınız. Tebrikler, amigdalanız artık bu olayı siz fark etmeden tehlikeli bir durum olarak kaydetti bile. Artık birine çıkma teklif etmeden önce beyninizdeki sesler, daha önceki travmanızı tekrar su üstüne çıkaracak ve sizi o aksiyonu almaktan alıkoymak isteyecektir. Ya da diyelim ki kalabalık ortamdayken bir düşüncenizden bahsettiniz ve o düşünce birçok kişi tarafından kahkahaya maruz kalarak olumsuz bir tepki çekti. Bu travmatik olaydan sonra kalabalık ortamlarda ne zaman düşüncenizi söylemek isteyecek olsanız amigdala, görevi gereği, travmanızı ve o an yaşadığınız duyguları uyandıracak ve sizi manipüle ederek durdurmak isteyecektir. Büyük olasılıkla da duracaksınız. Bu durumun kişisel gelişimi ve zihinsel özgürlüğü ne kadar baltalayabileceğinin farkında mısınız?
“Do The Work” isimli kitabında amigdaladan direniş olarak bahseden Steven Pressfield ise amigdalayı açıklarken şöyle diyor:
Direniş; amansız, aralıksız ve tükenmez bir şekilde tek amacı en iyisini elde etmemizi engellemek olan aktif, zeki ve mutasyona uğrayan şeytani bir güçtür.
Şimdi sıra bizde
Amigdala, direnç üretir. Bu direnç ise her yeni bir şey yaratmak veya farklı bir şey yapmak istediğimizde zihnin geliştirdiği bir tepkidir ve arzuyla aynı güce sahip olmasına karşın ondan ters yönde hareket eder. Ne yazık ki direnci tamamen ortadan kaldırarak yaşamak imkansız. Ancak onunla yaşamayı öğrenmek o kadar da zor değil.
Bizim görevimiz nedir? Bizim görevimiz, sürekli tetikte olan kertenkelenin varlığını fark etmek ve onu görmezden gelmek. Düşünceler duyguların nedenidir. Yani bir şeyin bizi sinirlendiğini düşündüğümüzde ve buna ikna olduğumuzda sinirlenmeye başlarız. Amigdala, tam da bu sebeple günlük hayattaki kararlarımızda bizi bu denli güçlü bir şekilde kontrol edebiliyor. Direnci yatıştırma hedefine ulaşmanın en etkili yolu ise kendimizin düşüncelerimizden olabildiğince ayrı olduğumuzun farkına varmak. Bir olayın daha önce bizi üzmüş ya da sinirlendirmiş olması bu hisleri tekrar bize yaşatacağı anlamına gelmez. Aksi şekilde düşünmek sadece kertenkelenin işine yarayacaktır.
Kertenkele beyin ani kararlar verir ve biz istediğimiz şeylere ne kadar yaklaşırsak o kadar güçlenir. Ancak yargıların bilincine varabilirsek onun üzerimizdeki hakimiyetini de o derece kırabiliriz. Sürüngeni zihnimizde fark etmeli ve travmalarımızı ortaya çıkardığı an kendisine izlendiğini hissettirmeliyiz. Evet, bir gün onun sayesinde hayatımız gerçekten kurtulabilir. Ama şimdi zihnimiz bize yapmak istediklerimiz, hayallerimiz ve hedeflerimiz için daha çok gerekli.